
05445956281
Mehmet Emin Sönmezoğlu
1 Meselâ, Mü'minun suresinin ilk bölümünü oluşturan ayetlerde, iman ufkunun en üst kademesinde yer alan mü'min şahsiyetlerin temel nitelikleri, hayat tarzları ve uhrevi sonuçları şu şekilde dile getirilir: "Kesin olan şudur ki inananlar kurtuluşa ereceklerdir: Onlar, namazlarında duyarlılık içindedirler. Boş ve anlamsız şeylerden yüz çevirirler. Arınmak için yapılması gerekeni yaparlar. İffetlerini korurlar. Evlilik yoluyla meşru olarak sahip oldukları eşleri dışında kimsede arzularına doyum aramazlar; onlar, eşleriyle olan meşru ilişkilerinden dolayı da kınanmazlar. Emanetlerine ve ahitlerine sadakat gösterirler. Salatlarını (Allah'a kulluk azimlerini) tüm dünyevi kaygılardan uzak tutarlar. İşte Firdevs cennetine vâris olacak ve orada sonsuza kadar kalacak olanlar bunlardır.»2
Allah'ı Tanımak ve O'na İnanmak...
Kur'an'a göre insanın en temel görevi, Allah'ı tanımak ve O'na inanmaktır.3 İnanmak, hem bilgi ve ahlak temelli bir tasdik, hem de Allah'a duyulan bir saygı ve O'nun buyruklarına göre yaşama hâlidir. İslâm (Müslüman) olmak ise, sadece sosyal bir âidiyetin değil, insanın Allah'a gönüllü teslimiyetinin ifadesidir. Şu halde Müslüman şahsiyetinin en bâriz ve birinci vasfı, "Allah'ı tanımak ve O'na tam olarak inanma"tır. Çünkü, insanların çoğu, Allah'a ortak koşmadan O'na inanmazlar.4 Demek ki tevhidi ikrar etmek önemlidir ancak yeterli değildir; ayrıca onu ihlâl etmemek de gerekir.5 İslâm'ı asli şekliyle değil de kendi işine geldiği biçimde kabul eden kimse, mü'min değil, müşriktir.
Allah'a İbadet (kulluk) Etmek...
Müslüman şahsiyet, Allah'a imanla yetinmez, O'na gönülden bağlanıp ibadet de eder.6 İbadet, Allah'ın buyruklarına uymak, yasaklarından sakınmak ve rızasını kazanmak için yapılan her iyi iştir. Bunun için, İslâm'ın belirleyici ilkelerine, Kur'an'ın doğruluk ve değer ölçülerine göre yaşamaya ibadet denir. Müslüman, bir hayat imtihanı içinde olduğunun bilincindedir.7 O, yaratılış gayesini8 ve en büyük özlemini gerçekleştirmek için9 ömür boyu ibadet etmek gerektiğini bilir.10 Çünkü, Kur'an'a göre iman ve amel birbirlerine etkileri kaçınılmaz iki unsurdur. Öyleyse, imanla ibadet arasındaki bağı koparıp ibadet kaçkınlığı yapan bir kimsenin, Hakk'a vâsıl oldum ve hidayeti buldum demesi doğru değildir. Zira bir insan, hidayet bulmadıkça Hakk'a vâsıl olamaz; hidayet bulunca da İslâm'ı icra etmekten geri duramaz.
Kur'an'a Uymak.... Müslüman şahsiyetin gönül ışığı ve hayat düsturu Kur'an'dır. Kur'an, Allah kelamıdır. O, bütün insanlar için bir hidayet rehberi, mü'minler için de yaşantılarını tanzim eden bir hayat kitabı, şifâ ve rahmet kaynağıdır.11 Bunun için mü'min şahsiyetin Kur'an'a imanı tamdır. O, Kur'an'ın tamamına inanır; onun belirleyici ve birleştirici ilkelerine, doğruluk ve değer ölçülerine göre yaşamaya çalışır.12
Ahirete İnanmak...
Müslüman kişi, ahiret gerçeğine de inanır. Bu inanç onu, hayatı daha doğru yaşamaya sevk eder, dünyada yaptıklarının hesabını vereceği ve karşılığını göreceği bir güne hazırlar. O, İslâm'a uygun biçimde yaşayarak Allah'ın en güzel biçimde yarattığı insan kişiliğini yine aynı güzellik içinde Allah'a teslim etmeye çalışır;13 "Ey göklerin ve yerin yaratıcısı! Dünyada ve ahirette beni koruyup destekleyen sensin. Canımı, bütün varlığıyla kendini sana adamış biri olarak al ve beni dürüst insanların arasına kat"14 diyerek Allah'a yalvarır.
Peygamber (sas)'i Sevmek...
Müslüman şahsiyetin temel niteliklerinden biri de, Peygamber sevgisidir....
Kur'an, bu sevginin çerçevesini çizer, mü'min de bu ölçüler içinde Peygamber (sas)'i sever. O, kendi arzu ve özlemlerinin, Allah'ın ve Elçisi'nin emrettiği şeyin önüne geçmesine asla izin vermez. Yine, birinin kişisel görüşlerini ve tercihlerini, Peygamber (sas) tarafından duyurulan kesin buyrukların ve ahlâki kayıtların üstüne de çıkarmaz. Kısaca ifade etmek gerekirse, mü'min şahsiyet Allah'a ibadet, Peygamber (sas)'e de ittiba ve itaat eder.15
İslâm'a Bağlı Kalmak
Müslüman, İslâm'dan başka din aramaz, Allah'a inandım deyip başka varlıklara veya İslâm dışı değer ve sistemlere bağlanmaz.16 O, İslâm inanç ve yaşayış sistemini bir bütün olarak kabul eder; Kur'an'a, sünnete ve aklı selime ters düşen hiçbir görüş ve davranışa da hayatında yer vermez.
Müslüman şahsiyet, İslâm'ı sadece kişisel plânda yaşamakla yetinmez; İslâm'ın, hayatın hakim dini olması için de çalışır.17 Çünkü Hazreti Peygamber (sas), sadece bireysel yaşayışın değil bütün toplumsal hayatın, ancak İslâm'la olumlu ve anlamlı yapılanmalara ulaşabileceğini bildirmiş; İslâm'ın, toplumsal hayat örgüsüyle de ilgili olduğunu ortaya koymuştur. Hazreti Peygamber (sas), iman, ahlâk ve adalet gibi yüce değerleri öne çıkararak güçlünün zayıf üzerindeki baskı ve zulmüne karşı çıkmış; hiçbir güç onu, İslâm'a bağlı kalmaktan koparamamıştır.
İslâm'ı Tebliğ Etmek....
Müslüman şahsiyet, dini tebliğ ve davet görevinde korkaklık ve gevşeklik göstermez; İslâm uğruna yaptığı mücadelede, insanlardan hiçbir ücret ve karşılık beklemez.18 O, sabırla, cesaretle, isabetli ve sistemli bir yöntemle insanları İslâm'a ve Kur'an esaslarına uymaya çağırır.
Kur'an Ahlakı İle Ahlaklanmak....
Mü'min şahsiyet, Kur'an ahlâkı ile ahlâklanan insandır. Çünkü mü'minin inanç dünyası ve hayat tarzı Kur'an'a dayanır. Bunun en güzel örneğini, Peygamber (sas) ortaya koymuştur. Bilindiği gibi O, Kur'an ahlâkının yaşayan modelidir; onun kişiliği de insanın ve imanın kemâlidir.19
Müslüman Olarak Hayatta ve Ayakta Kalmak....
Müslüman şahsiyetlerin hayırlı işleri içeren, hayata aktif ve olumlu biçimde katılmalarını sağlayan pek çok nitelikleri vardır. Bunların tamamını burada dile getirmek imkânsızdır. Ancak bu niteliklerin hepsi genel olarak şu şekilde ifade edilebilir: Müslüman şahsiyet, insan olma potansiyelini Kur'an'la pratize edip dünyayı İslâm'a göre şekillendiren, Müslüman olarak hayatta ve ayakta kalabilen insandır. Şu halde, insanın İslâm'a, İslâm'ın da kendisini hayata taşıyacak Müslüman şahsiyetlere ihtiyacı vardır. Çünkü kişi ve toplum kimliğinin en önemli bileşeni İslâm'dır. Ne var ki, İslâm ve onun toplumsal tezahürleri, günümüzde bazı odaklar tarafından "irtica" yaftasıyla yaftalanmakta, İslâm ve Müslümanlar, sosyal hayattan ve kamusal alandan tecrid edilmek istenmekte; buna karşılık sömürü düzenini yerleştirme ve sistemleştirme çabaları, çağdaş bir aymazlık olarak gündemdeki yerini korumaktadır.
Bize göre bunun iki temel nedeni vardır. Birincisi, İslâm ülkelerinin başında bulunan yöneticilerin hemen hemen hepsinin, Batı kültürü ile yetişmeleri ve kendi öz kültürlerini bilerek veya bilmeyerek ihmal etmeleri, bunun neticesinde kendi halklarına ters düşmeleridir. Bunlar, milletin iradesini hiçe sayarlar, halkın sesine kulak tıkarlar, kıpırdayanları da baskı ile susturmaya çalışırlar. Ülkenin zenginliklerinin, bir avuç mutlu azınlık tarafından sorumsuz biçimde tüketilmesine imkan sağlayıp, halkı fakir bırakırlar. İkincisi de, İslâm'la ilgili değerlendirmelerde, düşüncenin, insafın ve anlama gayretinin büyük ölçüde zâil olması; buna karşılık din aleyhine sloganların atılması, yaftaların yapıştırılması ve anlamanın yerini dayatmanın almasıdır. Halbuki insanlar insaflı ve serin kanlı, yöneticiler de adaletli ve anlayışlı olurlarsa, hem cehaletleri hem de dogmaları birlikte azalır. Böylece, daha insâni yaşama ortamının da yolu açılmış olur.
Olumlu ve Onurlu Tavır....
Toplumca ne kadar şabloncu olduğumuz, olumsuzluklara karşı olumlu ve onurlu tavır almaktan ziyade pasif kalmayı ve olanları seyretmeyi tercih ettiğimiz ortada. Oysa insanlar, kişisel hayatlarında ve toplumsal organizasyonlarda, doğruya uyma ve doğru olanı yapma gayreti içinde olmalıdır. Özellikle inananların işleri, Allah'a olan inancın bir gereği değilse Allah onlara niçin değer versin?20 Unutulmasın ki Allah, İslâm'ı din edinip Müslüman olarak hayatta ve ayakta kalanlardan râzı olacak; râzı olduklarını da bu dünyada üstün, ahirette de cennetine vâris kılacaktır. İsmen Müslüman olup da fiilen İslâm düşmanlığı yapanlar ise, yakalarını Allah'ın azabından kurtaramayacaklardır.21
Yazarlar
-
Mehmet Emin SönmezoğluMUHARREM AYIMIZ MÜBAREK OLSUN 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çetin ResuloğluDüzce Gazete Efsane - Yayın Ekibi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fatih Uçar“Bir Bayram, Bir Yolculuk: GAP’ın Kalbine Dokunmak” 10.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Çetin Resuloğlu (duzcegazeteefsane.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
12.06.2025
29.05.2025
22.05.2025
15.05.2025
8.05.2025
30.04.2025
24.04.2025
10.04.2025
29.03.2025