Türkiye’ye yalnızca 65 km mesafede bulunan bu ada, Akdeniz’deki jeopolitik konumu, enerji kaynakları ve güvenlik açısından taşıdığı değerle hem tarihsel hem de güncel olarak dikkat çekmektedir.

Mustafa Kemal Atatürk’ün yıllar öncesinde “Kıbrıs’a dikkat ediniz, bu ada bizim için mühimdir” sözleriyle işaret ettiği bu hassasiyet, 20 Temmuz 1974 sabahı Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gerçekleştirdiği Kıbrıs Barış Harekâtı ile fiili bir müdahaleye dönüşmüştür.

Darbe, Katliam ve Türk Müdahalesi

15 Temmuz 1974 tarihinde Yunanistan destekli Rum Milli Muhafız Ordusu’nun gerçekleştirdiği darbeyle Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarios devrilmiş, yerine EOKA militanı Nikos Sampson getirilmişti. Bu gelişme, Enosis (Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakı) hedefinin açık bir ilanı olurken, adadaki Türk varlığına yönelik tehdit yeni bir boyut kazanmıştı.

Kıbrıslı Türklerin can güvenliği tehdit altındaydı. Türkiye, garantör devlet sıfatıyla önce İngiltere’ye ortak müdahale teklif etmiş, ancak İngiltere’nin olumsuz yanıtı sonrası tek başına harekete geçmiştir. 20 Temmuz sabahı başlayan operasyonla Girne’nin batısındaki Pladini (Yavuz) Plajı’na yapılan amfibi çıkartma ve Gönyeli-Kırnı hattına yapılan hava indirme harekâtı, Türk tarihine altın harflerle yazılmıştır.

Kanlı Noel’den İkinci Harekâta

Türk birliklerinin başarılı çıkartmasının ardından ateşkes çağrıları yapılsa da, adadaki Türkler halen ciddi tehdit altındaydı. 1963’teki “Kanlı Noel” katliamlarından sonra gelen bu ikinci dalga Rum şiddeti, savunmasız sivil halka yönelik vahşet boyutuna ulaşmıştı.

Bunun üzerine, 14 Ağustos 1974’te İkinci Barış Harekâtı başlatıldı. Türk birlikleri doğu ve batı yönlerinde ilerleyerek Magosa, Lefkoşa ve Lefke hattının kuzeyini kontrol altına aldı. Harekât sonucunda Türklerin can güvenliği sağlanmış, Rumların Enosis hayalleri Akdeniz’in sularına gömülmüştür.

Şehitler ve Gazilerimize Minnet Borcumuz Sonsuz

Bu kutlu mücadelede, 498 Mehmetçik şehit olurken, 1200’den fazla askerimiz yaralanmıştır. 270 Kıbrıs Türkü ve 70 Mücahit şehit düşmüş, 1000 kişi yaralanmıştır. Şehitlerimizin fedakârlığı, bugün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC) temellerini atmıştır.

13 Şubat 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti, 15 Kasım 1983’te ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edilmiştir. Ancak aradan geçen yıllara rağmen, Rum tarafının uzlaşmaz tutumu nedeniyle kapsamlı bir çözüm sağlanamamıştır.

“Emanete Sahip Çıkmak Namus Borcudur”

Gazilerimiz, Kıbrıs’ta dökülen kanın, şehitlerin, verilen mücadelenin bir bedeli olduğunu hatırlatarak; genç nesillerin bu kutsal emanete sahip çıkmalarını istemektedir. “Savaşta kazanılan toprak iade edilmez.” Bu bilinçle KKTC’yi yaşatmak ve yüceltmek, hem Türkiye Cumhuriyeti’nin hem de Türk gençliğinin görevidir.

Unutma Genç Kardeşim!

Kıbrıs Türk halkını soykırımdan kurtaran, özgürlüğe kavuşturan bu harekât; yalnızca bir askeri zafer değil, aynı zamanda bir milletin kendi tarihine, coğrafyasına ve değerlerine sahip çıkışının ifadesidir.

Anavatan ve Yavruvatan’ın kahraman evlatları; emaneti devraldınız, yaşatınız. Çünkü bir daha aynı fırsatı asla bulamayabiliriz.